Thursday, November 16, 2006

GÜNEŞ!

Bize ilham veren, güneş midir yoksa güneşin bize ilham vereceğine dair olan inancımız mıdır? Neden parlak bir sabaha uyandığımızda içimizde coşkulu bir çocuk sağa-sola koşuştururken bulutlu ve yağmurlu sabahlarda depresif oluruz?

Daha üç-beş gün önce içim sıkılıyordu. Neden? Efendim, öğleden sonra hava kapadı da deli gibi yağmur yağdı; sonra saat üçte akşam gibi karardı her taraf diye. Öğle yemeğinden itibaren bunalmaya başladım. Trakya’nın bütün bulutları Ortaköy’ün üzerine üşüşmüş, güneşin elini-kolunu bağlayıp bize gözdağı vermeye başlamıştı.

Erken gelen akşam yüzünden ertesi sabaha kadar içim daraldı. Neden? E güneş yoktu ya ondan!

Bugünse Ortaköy’den Sarıyer’e koşasım geliyor. Arada bir elimi Boğaz’ın serin sularına daldırıp o şekilde koşmaya devam etmek istiyorum! Otobüs duraklarına rast geldiğimde üzerlerinden atlamak, yanlarından geçerken yalılardan makas almak istiyorum! Sarhoş bir mutluluk var içimde. Neden? E hava güneşli ya ondan!

Bunu bana kesinlikle biri öğretmiş olmalı: “Kapalı hava insanın içini sıkar, güneş ise ferahlık ve ilham verir.” Bunu zamanın birinde bir yerlerden öğrenmiş olmalıyım çünkü henüz hava kapadı diye oynamaktan vazgeçen, somurtup oturan çocuk görmedim. Demek ki içgüdüsel bir tepki değil benimkisi.

Hava bulutlu olsa da zihnimdeki güneşle şenlenip ilhamımı kendim yaratabilmeliyim!