Monday, August 28, 2006

VEYSEL'İN ARDINDAN...

Birkaç gün önce deniz kenarında otururken ne muhteşem bir şey olduğunu farkettim denizin. Milyarlarca metreküp su, orada öylece duruyordu. Içindeki bilmem kaç tür mineral ve tuzun yararı bir yana; üzerindeki ışık oyunları, taze rüzgâr, o harika renk, o koku büyüledi beni.

Peki bu kadar zahmet niye? Böylesine müthiş bir şey, bir gün onu sonsuza dek bırakıp gidelim diye mi var? Veysel gibi ansızın gidivereceksek ne gereği var bu kadar zahmetin? Denizle bile vedalaşamadan gidiverdi… Bebeğiyle vedalaşamadan gitti… Benimle vedalaşamadan gitti aziz kardeşim…

Ağlasam denizleri taşırabilir miyim?

Beş gündür cep telefonumun rehberinden onun numarasını buluyorum. Her defasında dakikalarca ekrana bakıp, arayıp aramamak arasında gidip geliyorum.

Arasam cevap verir mi ki?

Yalnız doğduğumuz gibi yalnız ölüyoruz. Geride sevenlerimizi gözüyaşlı, denizi mahzun bırakarak…